22 Şubat 2011 Salı

Duhan Can Çakı / 2009 Slovakya

Ben ve arkadaşım İlter EREN (bir an aklıma Levent KIRCA’nın skeçlerinden ben ve kameraman arkadaşım Cevat KELLE demesi geldi:) 26 Temmuz-08 Ağustos tarihleri arasında Slovakya’da başkent Bratislava’ya 20 km uzaklıkta Ivanka Pri Dunaji ismindeki bir kasabada (work with kids) gönüllü çalışma kampına katıldık ve bunun haricinde 3 ülkeyi gezme fırsatı bulduk. Size genel hatlarıyla yaptıklarımızı anlatmak istedim...
 
Gönüllü çalışma kampımız 26 Temmuz'da başladı ama ben ve üniversiteden bir arkadaşım 23 Temmuz'da Bratislava'ya gittik ve ilk 3 gün bir hostel'de kaldık bu arada hostelin ismini yazayım (Patio Hostel) çok merkezi bir konumda ve erken rezervasyon yaparsanız 6-7 euroya rahatlıkla kalabilirsiniz. Bratislava nüfus olarak 450.000 nüfuslu bir başkent. Binalarını diğer Orta Avrupa ülkeleri gibi gayet iyi korumuşlar ama son birkaç yıldır gençler duvarlara grafiti yaparak açıkçası o binalara yazık etmişler. Gittiğimiz günün akşamı 1 hafta sürecek olan Viva Musica Festival adında festivalin ilk konserine gittik. İstanbul'da İstiklal Caddesi'nin bir benzeri bir sokak'ta güzel bir açık hava organizasyonuydu. İlk gün Slovak bir klasik müzik ekibi nin konseri ve konser standının üst katında dünyaca ünlü bir ressamın konserle beraber yapmaya basladığı bir resmi sundular. 2.gün de aynı meydanda güzel bir jazz konseri oldu herneyse detaylar epey zaman alacak gibi...:) Kampımızın başlangıcından evvelki gece biz hostelde dinlenirken bir kızın oradaki herkese siz Türkiye'den mi geldiniz diye sorması dikkatimizi çekti ve hemen kızın yanına gittik. Meğerse bizi arıyormus, kendisi de projede yer alacak kişilerden biriymiş ve onun da bize dahil olmasıyla 8 kişilik ekipden 3 kişiyi tamamlamış olduk. 26 Temmuz sabahı hostelden çıkışlarımızı yaptık ve muhteşem 3'lü Bratislava otogarına gittik. Bu arada bir flashback yapmak gerekirse Bratislava eğer ayaklarınıza güveniyorsanız 1 günde bitebilicek bir şehir. Budapeşte, Viyana gibi Tuna nehrinin şehrin tam ortasından geçtiği kendi tabirleriyle LittleBig City (çok güzel ve doğru bir slogan) ve insanlarının Türklere karşı herhangi bir önyargısı veya olumsuz bir tutumu yok. Sebebi de 300 kadar yerleşik Türk'ün olması ve birkaç tane Erasmus öğrencisinin olması Viyana'ya 60 km uzaklıkta bir şehir olmasına ve hayat şartlarının Avusturya'dan neredeyse 1/5 i kadar daha ucuz olmasına karşın Türkler tarafından ticari açıdan da keşfedilmemiş bir ülke neyse şimdilik böyle iyi :) Otogar'a geri dönecek olursak kampımızın olacagı kasaba Bratislava'ya 20 km uzaklıkta Ivanka pri dunaji isminde bir yer. Bizler orada bir Tarım Lisesi'nin yatakhanesinde kaldık ama ev ortamı gibiydi ve oldukça temizdi. Orada 2 hafta kalacaktık (haftasonları tatil) ve 6-14 yaş aralıgında her hafta toplamda 35 çocuğa İngilizce eğitimi, çeşitli aktiviteler, kendi kültürümüzü paylaşma ve çocukların ailelerine her haftanın son iş günü yaptıklarımızı paylaşma tarzında gönüllü çalışmalar yaptık. Bu arada çalışmayı yaptığımız alan oranın belediyesi tarafından bu tür organizasyonlar için oluşturulumuş bir kompleksti ve havaalanının ve sanayi bölgesinin yakınında olmasına rağmen inanılmaz temiz havası vardı. 5 saatlik uyku bize fazlasıyla yetiyordu ama genel olarak 5 saatlik uyku uyuyabildik mi? HAYIR:(( Belki birkaç defa...1. haftanın son günü her ülkeden gelen gönüllüler ve çocukların aileleriyle beraber herkes kendi ülkesinin yemeklerinden yaptı ve biz yarışmaya :) Ali Nazik Kebabı ile katıldık ve en fazla beğenilen yemek bizimki oldu ama işin ilginç yanı Alinazik malzemeleri için markete gittiğimizde yoğurtların 130 gr olması ve benim 15 paket yoğurt almam ve kasiyerin bunun 1 haftalık stoğu oldugunu söylemesi en azından 5 tanesini reyona koymamı istemesi oldu. Ayrıca o ufak kasabada şekerleme ve gofret reyonunda Tayaş ve Şölen gibi Türkiye'de fazla tutulmayan firmaların ürünlerinin tüm çeşitlerinden olması ve arkada bir kolide Eti Tutku görmem ve 4 paketini almam ilginç ayrıntılardan...İlk haftasonu için kamp liderlerimiz Bratislava'ya gezi düzenledi ve ben ve arkadaşım hariç herkes Bratislava'ya gitti biz ise Cumartesi sabah onlardan önce ayrılıp Bratislava'ya oradan da Budapeşte ye gitmek için trene bindik ve Budapeste'ye gittik.


İlk işimiz bir harita bulmaktı onu hallettikten sonra hosteli aramaya koyulduk ve işlemleri yaptırıp odaya geçtik. Belki izlemişsinizdir http://www.youtube.com/watch?v=eOPJwPDuurs  hosteldeki oda arkadaşımız İtalya'lıydı ve aynen soldaki linkteki video gibi aksanı vardı ve direk aklıma o video geldi ve gülmeye başladım. Adam 2.kelimeden sonra hemen italyancaya kayıyordu ve adamın gözünün içine anlamış gibi bakıyordum ama anlamıyordum :) neyse sözlüğünü çıkardı ve kendisi yazarak anlatmaya başladı, sorun çözüldü. Akdeniz ülkelerinin insanı genel olarak sıcak ve renkli insanlar buna benzer problemi kamp süresince çok fazla yaşadık. Kampçıların ikisi İspanyol, biri Alman, ikisi Finli, biri Ukraynalı'ydı ve en çok İspanyollar'la konuşmada sıkıntı yaşadık bir tanesi İngilizce öğretmenliği son sınıfta olmasına rağmen konuşması felaketti. Cümlenin öznesi fiili İngilizce, o da İspanyol aksanıyla. Gerisi İspanyolcaydı genelde. Finliler iyiydi ama çoğu zaman basit işler için bile Mesut Yılmaz kadar uzun süreli düşünüyorlardı. Kamp'ta 3 erkek  5 bayan 2 'de Slovak,  lider 1 erkek 1 bayan 10 kişiydik ve Finlilerden erkek olan ülkesininde bir müzik grubunda solist ve gitaristti. İlter arkadasımda müzik konusunda oldukça yetenekli bir arkadaşım. Başta klarnet olmak üzere her türlü üflemeli çalgıyı birkaç denemede rahatlıkla kullanabilen bir arkadaşımdı ve akşamları bizim açımızdan oldukça iyi geçti. (Budapeşte'yi atlıyorum) Kampın 2. haftasıda ilk haftanın tekrarı gibiydi çünkü aynı programı uygulamıştık ve gerek aileler gerek çocuklar olsun herkesin takdirini kazanmıştık. Özel hediyeler sadece bana ve arkadaşıma geliyordu. Belki ülkemizin çok fazla pozitif yanlarından bahsetmiştik ve umarız ki ileride   ülkemize geldiklerinde düzgün insanlarla karşılaşırlar. 2.haftanın bitmesiyle bizim kampımızda sonlanmış oldu ve uçağımız 5 gün sonra Bratislava'dan kalkacaktı ve biz Bratislava'dan Prag'a otobüsle geçtik. 4 saat 20 dk'lık yolculuktan sonra Prag otogarına vardık ve hostel yoluna koyulduk. Toplu taşıma işi oldukça rahat olduğundan karşı tarafın İngilizce bilememe handikapına ve hostelin şehrin organize sanayi bölgesinde ıssız bir yerde olmasına rağmen :) rahatlıkla bulabildik ve geçen haftanın yorgunluğundan dolayı o gün akşam erken saatte uyuduk ve ertesi gün yola koyulup Prag'ı da 1 günde bitirebildik. (Elinizde haritanız varsa tüm şehiri 1 günde metro ve tramway sayesinde rahatlıkla gezebiliyorsunuz).

2.gün yeni bir yer olarak sadece ulusal müzeye gittik onun haricinde önceki günkü gezinin bir özetini yaptık.(Dipnot: Prag'da yahudi mahalleri ve çok sayıda önemli sinagog var ama giriş ücretli ve çok abartılı rakamlarL oraları sadece dışarıdan görebildik). 2.günün gecesinde Prag'dan Viyana'ya geçmek için otobüse bindik ve Viyana'ya sabah 5.30 da vardık. Zurna'nın zırt dediği yer burası :) çünkü en hazırlıksız yakalandığımız şehir Viyana'ydı otobüsden indikten sonra metro istasyonu veya tren istasyonuna baktıgımızda levhaların sadece Almanca olması (diğer ülkelerde de kendi dillerindeydi ama numaralar sayesinde gideceğin yer rahatlıkla bulunuyordu) ve eşyalarımızın ağır olması bize sorun yaratmıştı. Türk olabilme ihtimali olan birçok kişi gideceğimiz adresi bilmiyordu ve sonunda bir tanesi gideceğimiz yerin 14.Viyana olabilme ihtimalinin olduğunu ve teyit etmek için arkadasını araması ve onaylaması ve adamında aynı metroya binmesi sonucunda sürec yeniden başlamıştı. Ve biz hostel'in websitesinde yer alan durakta indik ve maalesef 2 km kadar yürüdük meğerse hostelin tam karsısında da istasyon varmış:(( eşyalarımızı yerleştirdikten sonra kamptan Alman ve Ukrayna'lı arkadaşlarla o gün Viyana'da buluşmak için sözleşmiştik ve onlarla buluştuk onların 3.günüydü Viyana'da ve sağolsunlar bizi 1 günde Viyana'nın önemli yerlerini gezdirdiler (o gün metroya tam 17 defa binmemiz birşeyleri açıklıyor:). Ertesi gün Ukraynalı arkadaşımızın Almanya'ya sabah erkenden trenle gidecek olması ve bizimde önceki gece uyuyamamış olmamızdan gece 11.30 gibi vedalaştık :( ve arkadaşları hostellerine bıraktıktan sonra kendi hostelimize geçtik ve yattık. Ertesi gün öğleden sonra 4 gibi Bratislava'ya hareket etmek üzere trene bindik ve 19:00 gibi havalimanına geldik ve vizemizin o gün gece bitiyor olmasından dolayı check-in 'e ilk biz girdik ve kapı açılır açılmaz pasaport kontrolünden geçtik ve uçak rötar yaptı ve saat 1:00 de kalktı(bizim vizemiz dolmuştu :) ve İstanbul'a dönüş...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder